13 Ağustos 2011 Cumartesi

Yaşamı anlayabilmek...



Sizlere daha önce de başucu kitabımdan bahsetmiştim ve demiştim ki "Kendi Kutup Yıldızımı Buldukça sizinle paylaşacağım". Sözümü tutuyorum.
İşte bana hayatım boyunca yol göstereceğine inandığım ve bir çok insana da ders vereceğini düşündüğüm bir yazı daha paylaşıyorum.
Ben yaşamı anlayabilmişim okuduğumda bunu öğrendim.
Peki ya siz anlamış mısınız?  Yoksa bir şeyler ters mi gidiyor.

"Serüvene koşmak için trenler bekliyorsan, güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için beyaz yelkenlerin gelip seni almalarını bekliyorsan, yarına inanmak için gün batımına, iyi kalpli gözükmek için zayıflığa ve güçlü gözünmek için öfkeye gereksinimin varsa; demek ki hiç bir şey anlamadın!"  

JACQUES BREL 

4 Ağustos 2011 Perşembe

Huzur evi huzursuzluğu..

Hiç huzur evine gittiniz mi bilmem ama ben gittim.
Bahçesinden girdiğimde cidden huzurlu bir yer olduğunu hissettim.
Yaşamlarının tüm izlerini suratlarında taşıyan insanlar bahçede oturmuş sohbet ediyorlardı.
Onları görünce yüzümde bir tebessüm oluştu.
Bir yandan da uzun zamandır gitmediğim yakınımı, canımdan bir parçayı göreceğim için heyecanlı ve tedirgindim.
Neyle karşılaşacağımı bilmediğim için korkuyordum biraz da.
Annemin, dayımın, teyzelerimin anlattığı kadarıyla biliyordum durumunu.
Nedense yıllarca kendimi anneannemi o şekilde görmek istemediğime dair inandırmıştım.
Gerçeklerle yüzleşmekten korkak bir çocuk gibi kaçmıştım.
Evet bunu kendime itiraf edebildim bugün.
Belki annem umursamaz olduğumu düşündü çoğu zaman çünkü hep "sende gel kızım" dedi bana yıllarca.
Gelmek istemiyorum dediğimde de "sen bilirsin kızım" dedi.
Asla zorlamadı beni.
Belki de hazır olmadığımın farkındaydı.
Şimdi beni yargılayabilirsiniz.
Kötü bir torun olduğumu düşünebilirsiniz.
Ama siz çocukluğunuz ve gençliğiniz gözünüzün önünde yok olduğunu görmekten korkmanın ne demek olduğunu bilemezsiniz.
Gerçekle yüzleşmenin ne kadar yıkıcı olabileceğini, olaylar böyle geliştiği için lanet okumanın ne demek olduğunu, neler yaşadığımı bilemezsiniz.
Sizi görmek için günlerce evinizde kalan insanın sizi tanımamasının ne kadar acı bir his yaşattığını bilebilir misiniz?
Gözünüzün içine bakan ama konuşmayan, konuşamayan o dağ gibi insanın küçük bir bebekten farkının kalmaması, bir yastık gibi oradan oraya döndürülmesini görmek nasıldır?
Gözünüzün önüne getirebilir misiniz?
Dedim ya sadece anlatılanlar kadarıyla biliyordum ben bunları.
Sadece hayal edebildiğim kadar görmüştüm anlatılanları.
Hani bayramlarda el öpmeye giderken öfleyip püflerdik ya çocukken.
Şimdi geri versinler bana o yılları.
Bayramdan bayrama değil, günden güne giderdim o mis kokan elleri defalarca öpebilmek için..
İlla kaybetmek gerekmez ki değerlerini anlayabilmek için.
Ben derim ki size eğer büyükleriniz yanınızdaysa onların kıymetini bilin.
Ben bilememişim mesela.
Dedim ya gerçeklerden kaçtım yıllarca.
Hiç bir zaman saygımı ve sevgimi kaybetmedim asla.
Sadece dağ gibi kalsın istedim hatıramda.
Ama öyle olmamalıymış onu anladım.
Yaşayan birini zihnimde öldürmeye çalışmam ne kadar bencilceymiş bunu da anladım.
Şimdi eğer içinizde hala büyüklerine değer vermeyenler varsa bir kez daha düşünsün.
Siz hiç huzur evine gittiniz mi?
Bence gitmelisiniz.
Eğer giderseniz anlarsınız anlattıklarımı.
Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgidir huzur evi huzursuzluğu..

Tuğba Yılmazarslan
03.08.2011

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Biz ne için yaşıyoruz biliyor musunuz?

Yanlış zaman da yanlış yerde bulunmak, yanlış kişiye aşık olmak, yanlış sorulara yanlış cevap vermek, yanlış arkadaşlar edinmek, yanlış okula gitmek, yanlış anlaşılmak.. vs. vs..
Biz ne için yaşıyoruz biliyor musunuz?
Yanlış yapmak için yaşıyoruz.
Hadi itiraf edin illa ki "Ben çok yanlış yaptım." cümlesini kullanmışsınızdır.
Bir çok kez yanlış şeyler yapmışsınızdır hayatınızda.
Kiminiz bilmeden yapmışsınızdır, kiminiz de bildiğiniz halde yapmaya devam etmişsinizdir.
Kendi tercihlerimizi yaşıyoruz sonuçta değil mi?
Doğrularla, yanlışlarla geçiriyoruz ömrümüzü.
Üstelik ömür öyle bir şey ki 3 yanlışa kalmadan 1 yanlışla götürebiliyorsunuz doğru bildiklerinizi.
İşin önemli kısmı ders çıkarabiliyor musunuz yaptığınız yanlışlardan?
Ben mesela, pek de akıllı olduğumu söyleyemezdim bu konuda.
Çok geç öğrendim ders çıkarabilmeyi.
Öğrenene kadar aynı yanlışları tekrarladım defalarca.
Her yanlışım beni doğruya yaklaştırdı ama acı çekmek zorunda kaldım çoğu zaman.
Acılar olgunlaştırdı beni.
Farklı bir kadrajla bakmaya başladım.
Uzaktan izlemeyi tercih ettim.
Olacakları tahmin etmek yerine yaşayarak görmeye karar verdim.
Daha uzun zaman aldı yanlışları görmek ama daha netleşti her şeyi.
Siz de netleştirdiniz mi?
Hiç uzaktan bakabildiniz mi?
Yanlışlardan doğruları ayırabildiniz mi?
Eğer birini bile başardıysanız acı çekmişsiniz demektir.
Ne yapmalısınız biliyor musunuz?
Benim yaptığım gibi kendinizle gurur duymalısınız.
Her insan başaramaz bunu.
Zaten her "insanım" diyen de "insan" değildir bunu da aklınızdan çıkarmayın.
Yanlış yapmamaya çalışın, özellikle de başkalarına.
Diyelim ki yaptınız bir daha tekrarlamayın.
Ne için yaşıyoruz biliyor musunuz?
İleri gitmek için.
Aynı yanlışı bir çok kez yapmak için değil.
Söyleyeceklerim bu kadar.


Tuğba Yılmazarslan
03.08.2011

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Kısa bir öykü..

Öncelikle başucu kitabımı tavsiye etmeliyim size. Eminim kendinize ders çıkarabileceğiniz bir sürü anlamlı öykü bulacaksınız içinde. Kitabın adı: "Kendi Kutup Yıldızını Bul" ve size kısa bir hayat dersi..

Sacha Guitry'ye "Dünyada en güzel şey nedir?" diye sordular.
Guitry, bu soruyu "Sevmek" diye yanıtladı.
"Peki ondan sonra?"
"Sevilmek" dedi Guitry..
"Neden sevmek, sevilmekten daha güzel?" diye sordular.
Guitry; "İnsan," dedi, "sevdiğine, sevildiğinden çok daha emindir de ondan."

Kendi Kutup Yıldızımı Buldukça Paylaşmaya devam edeceğim...